SİYASET FELSEFESİ
Siyaset felsefesi, siyasetin ilgi alanı olan her konunun araştırılmasıdır. Siyaset felsefesi siyaseti oluşturan yapıyı, egemenliğin ve iktidarın kaynağını anlamaya çalışmakla birlikte, öneri sunmayı da hedefler. Filozoflar, geçmişten bu yana en iyi yönetimin nasıl olabileceğine dair fikirler ortaya koymuştur. Bu fikirlerle ideal devlet, toplum ve birey kurguları oluşturulmuştur. Siyaset felsefesinde hak, adalet, özgürlük, iktidarın kaynağının ne olduğu ve ideal devlet düzenin olup olamayacağı konuları öne çıkan problemlerdendir.
İnsan, doğayla ve diğer insanlarla ilişki içinde yaşayan amaçları ve istemleri olan bir varlıktır. İnsanlar; istek ve ihtiyaçlarını karşılamak, güven içinde yaşamak adına bir araya gelmiş ve topluluklar oluşturmuştur. Böylece doğal zorluklardan ve diğer toplulukların etkilerinden korunmaya çalışmıştır. Akıl sahibi ve sosyal bir varlık olan insan, topluluk içinde yaşamış ve birçok problemi aşmış ayrıca topluluğun getirdiği sorunları çözmesi de gerekmiştir. İnsanların toplumsal yaşantı üzerine geliştirdiği düşünce ve eylemler, siyaseti ortaya çıkarmıştır. Siyaset, yönetmek ve idare etmek anlamına gelmektedir. Birey-toplum, birey-devlet ilişkileri, devlet yapısı, iktidar, yönetim şekli, adalet, eşitlik, özgürlük, ideoloji vb. insanların toplumsal yaşamını etkileyen her olgu ve kavram siyasetin bir parçasıdır. Siyaset kavramı tek başına kullanıldığında geniş bir alanı içerir, bundan dolayı siyaset için kesin bir anlamın bulunması güçtür. Siyaset; sosyal bilimler aracılığıyla siyaset bilimi, felsefe aracılığıyla siyaset felsefesinin konusunu oluşturur ve böylece teorik ve pratik çerçeve kazanır. Siyaset, toplumsal hayatın bütün ihtiyaç ve unsurlarında belirleyicidir. Yönetim, ekonomi, savaş, barış, yasa ve ortak yaşamı ilgilendiren hemen hemen bütün konular siyasetin içindedir. Siyaset, bütün bu kapsayıcılığına rağmen birey ve toplumun üstünde veya onlardan bağımsız değildir. Siyasetin özünün “insan iradesi” ve “insan amaçlarının yaşama geçirilmesinin” olduğu söylenebilir. İnsanların etkilediği, oluşturduğu ve değiştirebildiği alanların hepsi aynı zamanda siyasi alandır. Dolayısıyla her insan, farkında olarak veya olmayarak düşünce ve eylemleriyle hayata yön vermekte yani siyaset yapmaktadır. Siyaset, bir yandan siyasetin temellerinin anlaşılması ve toplumsal yaşantının geleceği kurgusuyla felsefeye dönüşürken bir yandan da somut toplumsal sorunların çözümünde ve anlaşılmasında bilimleşir. Ancak siyaset felsefesi ve siyaset bilimi keskin çizgilerle ayrılamaz. Siyaset bilimi, somut toplumsal durumları incelerken siyaset felsefesinin çözümlemelerine başvurur. Siyaset felsefesi ise toplumsal yaşamın pratiklerinden yola çıkarak siyasetin yapısını belirlemeye yönelir. Toplumsal yaşantıya yönelik sistemler düşünce olarak ortaya konur. Siyaset bilimi siyaset felsefesi, siyaset felsefesi de siyaset bilimi olmadan eksik kalır. (Kaynak: Felsefe Ders Kitabı, s. 113)
İKTİDARIN KAYNAĞI ve MEŞRUİYET KAVRAMLARI:
İktidarın Kaynağı Kişi veya topluluğun kendi aralarındaki ilkeleri dolayısıyla yönetimleri nasıl oluşturacakları; mevcut yönetime, kurallara ve düzene neden uyup uymayacakları; hangi durumlarda uymanın hangi durumlarda karşı çıkmanın uygun olacağı iktidarın kaynağı problemini oluşturmaktadır. Düzen ve iktidarın oluşumu ve ona uyulması farklı gerekçelere dayandırılmaktadır. Siyaset felsefesinde bu durum meşruiyet (bir yandan yasaya uygunluk, diğer yandan toplumsal rıza) sorunu anlamına da gelir. Meşruiyet; yönetenin yönetme gücünü nereden aldığı, yönetilenin yönetene neden uyduğudur. Bu durum, en genel anlamıyla iktidarın kaynağı problemi olarak adlandırılmaktadır. İktidarın kaynağı tartışmaları farklı görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bunlardan öne çıkanların üçünü ele alırsak birincisi insanların korunma ve güvenlik ihtiyaçlarından devletin ortaya çıktığını söyler. Devlet bu anlamda bir toplumsal zorunluluk olarak var olur. Devlet, yöneticilerin bu ihtiyacı karşılamak adına yönetme gücünü elinde tuttuğunu söyler. Bu görüş, doğalcı görüş olarak ifade edilir. İkinci görüş dinsel açıklamayı temele alır. Yöneticiler, Tanrı’nın buyruklarının yerine getirilmesi için vardır. İktidarın kaynağı Tanrı olarak görüldüğü için insanlar, devletin kurallarına uymak zorundadır. İktidarın kaynağı Tanrısal buyruklar olarak ele alınmaktadır. Üçüncü görüş insanların ihtiyaçlarının karşılanması, toplumsal uyum, düzen ve güvenlik gibi unsurlara yönelik olarak insanların toplumsal sözleşme yaptığı kabulüne dayanır. Toplumsal sözleşme insanların ortak uzlaşısıdır. Bu durum, yönetenlere iktidar gücünü kullanabilme yetkisi vermektedir. (Kaynak: Felsefe Ders Kitabı, s. 117)
‘İNSAN HAKLARI’ KAVRAMI:
1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen bildiri olan Magna Carta, insan hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayımlanan bir diğer önemli bildiri ise, Amerika'da yayımlanan Bağımsızlık Bildirgesi'dir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kavramlar, 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi'nden sonra yayımlanan "İnsan Hakları Bildirisi"nde gerçek yerini almıştır.
Anayasa, toplun sözleşmesi kavramları:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası incelemesi; https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2018.pdf
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
10 Aralık 1948
Başlangıç
İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve
devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli
olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu,
Uluslar arasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu,
Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını,
Üye Devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini,
Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak,
Genel Kurul,
Bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu insan Hakları
Evrensel Bildirgesini ilan eder; öyle ki,
Her birey ve toplumun her organı bu Bildirgeyi daima gözönünde bulundurarak, bu hak ve özgürlüklere saygının yerleşmesini amaçlayan eğitim ve öğretim yoluyla; ve hem üye Devletlerin halklarında hem de egemenlikleri altındaki halklarda bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin olarak tanınmasını ve gözetilmesini amaçlayan ulusal ve uluslararası tedrici önlemler alarak çaba göstersinler.
Madde 1
Bütün
insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla
donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2
1.
Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal
ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi
bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere
sahiptir.
2. Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini
yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da
olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya
da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.
Madde 3
Herkesin
yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.
Madde 4
Hiç kimse,
kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti
yasaktır.
Madde 5
Hiç kimseye
işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza
uygulanamaz.
Madde 6
Herkesin,
nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.
Madde 7
Herkes yasa
önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı
vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı
kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.
Madde 8
Herkesin
anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını ihlal eden eylemlere karşı
yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yolundan yararlanma hakkı
vardır.
Madde 9
Hiç kimse
keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10
Herkesin,
hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç
isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve
kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır.
Madde11
1.
Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm
güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya
göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır.
2. Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası
hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı
suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan
daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 12
Hiç kimsenin
özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz,
onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara
karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır.
Madde 13
1. Herkesin,
her Devletin sınırları içinde seyahat ve oturma özgürlüğüne hakkı vardır.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye
dönme hakkına sahiptir.
Madde 14
1.
Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul
edilme hakkı vardır.
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan kaynaklanan ya da
Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden kaynaklanan
kovuşturma durumunda, bu hak ileri sürülemez.
Madde 15
1.
Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz,
kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz.
Madde 16
1.
Yetişkin erkeklerle kadınların, ırk, uyrukluk ya da din bakımından herhangi bir
sınırlama yapılmaksızın, evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır. Evlenmede,
evlilikte ve evliliğin bozulmasında hakları eşittir.
2. Evlilik, ancak evlenmeye niyetlenen eşlerin özgür ve tam
oluruyla yapılır.
3. Aile, toplumun doğal ve temel birimidir; toplum ve Devlet
tarafından korunur.
Madde 17
1.
Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır.
2. Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
Madde 18
Herkesin
düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını
değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya
açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama
serbestliğini de kapsar.
Madde 19
Herkesin
kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat
taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve
fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.
Madde 20
1.
Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir.
2. Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz.
Madde 21
1.
Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin
yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2. Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma
hakkı vardır.
3. Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini
oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama
yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.
Madde 22
Herkesin,
toplumun bir üyesi olarak, toplumsal güvenliğe hakkı vardır; ulusal çabalarla,
uluslararası işbirliği yoluyla ve her Devletin örgütlenme ve kaynaklarına göre
herkes insan onuru ve kişiliğin özgür gelişmesi bakımından vazgeçilmez olan
ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.
Madde 23
1.
Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve
işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için
eşit ücrete hakkı vardır.
3. Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna
yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı
vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.
4. Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da
sendikaya üye olma hakkı vardır.
Madde 24
Herkesin,
dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde
sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar.
Madde 25
1.
Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama
standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile
gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık
ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini
sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
2. Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır.
Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı
toplumsal korumadan yararlanır.
Madde 26
1.
Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim
aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim
herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır.
2. Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan
haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır.
Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve
dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki
etkinliklerini güçlendirmelidir.
3. Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli
hak sahibidir.
Madde 27
1.
Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve
bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir.
2. Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat
ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.
Madde 28
Herkesin bu
Bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir
toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde 29
1.
Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan
topluluğuna karşı ödevleri vardır.
2. Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak
başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı
gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve
genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş
sınırlamalara bağlı olabilir.
3. Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş
Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30
Bu
Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada
belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan
herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz.
*Universal Declaration of Human Rights/Declaration Üniverselle des Droits de l’Homme. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli ve 217 A (III) sayılı kararıyla benimsendi ve ilan edildi.
Yorumlar
Yorum Gönder