ARİSTOTELES: VARLIK, BİLGİ VE DEĞER ANLAYIŞI
ARİSTOTELES:
Varlık Görüşü:
Varlığın doğru bilgisini elde etmek için, tek tek nesnelere bakmak gerekir. Aristoteles’in varlık kavramı, gerçek olarak var olana dayanır.
Aristoteles’ e göre bu dünyadaki her şey, biçim(form) kazanmış maddedir. Aristoteles’e göre oluş, maddenin içindeki özden dolayı, bir form olarak gerçeklik kazanmasıdır. Oluşu sağlayan 4 neden vardır. Maddi, form, hareket ettirici ve ereksel neden. Mermerden yapılmış bir heykeli düşünürsek, Bu heykelin maddesi mermerdir, Biçim ise sanatçının tasarladığıdır. Ama sanatçının tasarladığı biçim, mermerde zaten olanak olarak vardır. Sanatçı bunu ortaya çıkarır. Sanatçı hareket ettirici nedendir. Heykelin yapılış nedeni ise ereksel nedendir.
Aristoteles’in Bilgi Anlayışı
Aristoteles felsefesinin sistematiğini onun bilgi anlayışı oluşturur. O, “Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler.” der. Herhangi bir şeyin bilinmesini idealar kuramı görüşüyle açıklayan Platon’dan farklı olarak Aristoteles, bilmenin duyular ve akıl yürütme yoluyla gerçekleştiğini düşünür.
Aristoteles’e göre bilinen şey, duyuları etkileyen form almış maddelerdir. İnsan, potansiyel olarak maddeleri algılar ve akıl yoluyla onların ne olduğunu anlar. Bir şeyin bilinmesi, onun nedenlerinin bilinmesidir. Bilgi; ona göre doğru tümel önermelerle tikel önermeler arasında akıl yürütmeyle kurulur, ilgili olduğu nesneyle ynıdır ve onun nedenlerinin bilgisidir.
Aristoteles’e göre bir nesneyi bir kavramla ilişkilendirerek onun ne olduğu söylenir. “Bu, bir masadır.”- dendiğinde karşılaşılan nesne, masa kavramıyla tanımlanmış olur. Nesne, bir varlığın bilgisine yönelik bu tanımla ve o varlığa ait kategoriler aracılığıyla olanaklıdır. Dolayısıyla varlığın bilgisinin ona ait olan kategorilerle bilinebileceğini belirtir.
Aristoteles’in Değer Anlayışı
“Her sanat ve araştırmanın, aynı şekilde her eylem ve tercihin bir iyiyi arzuladığı düşünülür; bu nedenle iyiyi ‘her şeyin arzuladığı şey’ diye dile getirdiler.” (Nikomakhos’a Etik, 1094a).
İnsanın iyiliğinin ya da mutluluk amacının elde edilmesine yarayan her eylem doğru eylemdir ve insanı bu iyilikten uzaklaştıran eylemlerse yanlıştır (Copleston, 1997: 68). Her ne kadar iyilik ve mutluluk insan için nihai amaçsa da gündelik yaşamda eylemler bazen bu yüksek amaca doğrudan yönelmeyebilir. Daha alt amaçlar, üst amaçlara ulaşılabilmesi için birer araç hâlini alabilir.
Nihai amaç olan iyi, her zaman kendisi için seçilen, asla başka herhangi bir şey için araç olmayan bir yapıdır. Çünkü Platon gibi Aristoteles de iyiyi tam olma, yetkin olma, başka herhangi bir şeye ihtiyaç duymaksızın kendi kendine yeterli olma durumu olarak görmektedir. İşte bu iki işaret yani “daima kendisi için seçilme, asla araç olmama” ve “kendi kendisine yetme, hayatı kendisiyle seçilmeye değer kılma” iyinin iki ayırt edici özelliğidir (Ross, 2002: 224).
Aristoteles’in ahlak hakkındaki görüşleri “Nikomakhos’a Etik” adlı eserinde geçer. Nikomakhos, Aristoteles’in oğludur ve bu eseri, Aristoteles’in ölümünden sonra oğlunun yayımlattığı söylenir. Aristoteles, her eylemin iyiyi arzuladığını söyler ve bu iyinin ne olduğunu sorgular. Her yapılan eylemin bir amacı olduğunu ve bunun iyi ile ilgili olduğunu belirtir. Ona göre insan bu iyi ile mutlu olur. Mutluluk, en güzel ve en hoşa gidendir.
tik erdemler insanın günlük yaşamındaki edip eylemelerine ilişkinken dianoetik erdemler bilim, sanat, pratik ve teorik bilgelik vb. gibi akli uğraşlarla ilgilidirler.
Aristoteles’e göre iyi olma ya da mutluluk denen şey erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilecek bir amaçtır. Erdem, en genel anlamıyla ele alındığında insanın kendi amacına uygun bir durumda olmasıdır. Yani insan, daima doğasına uygun biçimde eylemelidir. İnsan ruhunun farklı bölümleri doğru biçimde hareket etmeli, beden, işlevlerini uygun biçimde yerine getirmelidir. Erdemli ruh, iyi düzenlenmiş bir ruhtur. Yani ruhun akıl, duygu ve arzu gibi yetileri arasındaki ilişkinin uyumlu olması gerekir. Erdemli bir eylem, işte böyle düzgün işleyen bir ruhta zemin bulabilir. Ahlakî eylem, bu vasıflara sahip bir insanın gönüllü ve bilinçli olarak amaçladığı ve özgürce seçtiği eylemdir (Thilly, 2000: 169-171).
O hâlde bir eylemin ahlakî değer taşıyabilmesi için hiçbir baskı altında olunmaksızın gönüllü biçimde seçilmiş olması, eyleyen kişinin eylemi üzerinde bir bilince sahip olması, yani akli yeterliliğinin bulunması ve eylemin özgür biçimde seçilmiş olması gerekmektedir. Bu durumda kendisine tehditle bir iş yaptırılmış olan kişinin eylemi, kişiyi ahlakî bir yükümlülük altına sokmaz. Aristoteles bunun yanı sıra bazı dış sebepler de saymaktadır. Örneğin; aşırı yoksul toplumlarda, maddi çevrenin elverişsiz olduğu durumlarda erdemli davranışlarda azalma ve zayıflama görülebilir. Yine de erdemli olmak, kişinin iç dünyasıyla ilgili bir durumdur ve tüm bu dış koşullardan bağımsız biçimde ele alınabilecek bir konudur.
Aristoteles’e göre erdemli, yani iyi bir kişilik, insanın özgür seçimleriyle daima erdemi seçerek ona göre eyleyerek ve bunu bir alışkanlık ve doğal eğilim hâline getirerek başarabileceği bir amaçtır. İnsanda “erdeme göre eyleme” yetenek ve kapasitesi doğuştan mevcuttur. Erdemlilik, bu yetinin uygun biçimde işlenmesi yoluyla yine bu yetiden çıkan bir eğilimdir. İnsanlar erdemli iş yapa yapa erdemli, adil iş yapa yapa adil, ölçülü iş yapa yapa ölçülü olurlar (Nikomakhos’a Etik, 1105a).
Yani tüm erdemler, dayanaklarını insanın doğal bazı yeteneklerinde, kapasitelerinde bulurlar ama bunlar ancak akıl ve bilgelik tarafından idare edildiklerinde, insanda tabii bir eğilim hâline getirildiklerinde gerçek birer erdem hâlini alırlar (Zeller, 2008: 265).
O hâlde etik erdemler, insanın istemesinin ve seçimlerinin eğitilmesiyle oluşurlar. Bu eğitim sayesinde insan doğru görüşlere dayanarak eylemeye alışır, kararlarında doğru bir görüşe dayanmak yeteneğini kazanır (Gökberk, 1994: 88). Kısacası insan her durumda erdemli eylemi seçmeli ve yapmalı, bunu alışkanlık hâline getirmelidir. Demek ki Aristoteles’e göre erdem, aynı zamanda bir seçim sorunudur. İnsanın, bir amaç adına herhangi bir eylemi seçmesi ve eylemesi sorunudur. Bu durumda sorun neyi seçmeliyiz, hangi eylemi seçersek erdemli oluruz sorusuna odaklanmaktadır.
Erdemli kişilik, erdemli davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirenlerce başarılabilecek bir amaçtır.
Mutluluk, “Ruhun amacıdır.” ve bu amaca uygun davranış, erdeme uygun olan davranıştır. Dolayısıyla Aristoteles’e göre erdemin araştırılması gerekir ve bu erdemler, insan ruhunun
erdemleridir. İnsan huyunun bir özelliği olarak erdemi görür.
Aristoteles’e göre iki tür erdem vardır: düşünce ve karakter. Düşünce erdemi eğitimle, karakter erdemi de alışkanlıkla elde edilir. Karakter erdemleri doğuştan kazanılan değil çevreyle olan etkileşimlerle oluşturulan erdemlerdir. Aristoteles, insan eylemlerindeki aşırılık veya eksikliğin iyi olmadığını ve insanı mutsuz ettiğini belirtir. Ona göre erdemli olmak bu iki uç arasında orta yolu bulmaktır. Erdemlilik; eylemlerin aşırılığı ya da eksikliği nedeniyle bozulur. Kişi, kendi iradesiyle orta yolu bulur. İnsanın erdemli olması buna bağlıdır.
Aristoteles’in görüşü günümüzde “altın orta” olarak da bilinir (Şekil 1.4).
Örneğin; samimiyet, dalkavuklukla asık suratlılığın; alçakgönüllülük, utangaçlıkla utanmazlığın; doğrusözlülük, övüngenlikle öz güven yokluğunun; kibarlık, öfkelilikle öfkesizliğin; ılımlılık, sefihlikle duyarsızlığın ortasında duru.
Yorumlar
Yorum Gönder