VARLIK FELSEFESİ:

 

 

Felsefeye nerden başlamak gerektiği sorusu, felsefe tarihi boyunca filozofların sık sık sorduğu bir soru olmuştur. Bu soruyu öğrenmeye nerden başlamalı şeklinde genişletebiliriz. Felsefenin farklı disiplinleri ve bilimler düşünülürse, elde bir çok başlama seçeneğinin olduğu açıktır. Şu soru da sorulabilir nerden başlayacağım neden önemli?

 

Nerden başlayacağımız ve bilgilerimizi hangi ilkelere göre ayırıp hangi raflara koyacağımız anlatılan nedenlerden dolayı insanların kafasını tarih boyunca meşgul etmiştir. Bilgiler farklı, ama ortak olan bir şey yine de var. Nedir bu? Aristoteles aynı soruyu şöyle sormuştur? “Geometri mekandan, mekandaki varlıklardan; fizik maddi nesnelerden, maddi nitelik taşıyan şeylerden söz eder. Biyoloji canlıyı, psikoloji ruhu inceler. Peki birbirinden farklı olan  bu şeylerin ortak özelliği nedir? Mekan, ruh, canlı ve madde dediğimiz şeyler arasında ortak olan; bunlarda görülen ve hep aynı sözcükle dile getirilen o şey nedir?

 

Bütün bunlarda ortak olan hep, hepsinin var olan şeyler olmasıdır.  Var olma nedir? Var olan nedir? Bu sorular bizi, Aristoteles’in deyimiyle “İlk felsefe (prote philosophia)ye, günümüz deyimiyle “Varlık felsefesine  getirir.

 

Felsefe niye var olanı ele alır? Bu bilimlerin işi değil midir? Bunun için Önce bilimlerin varlığı nasıl ele aldığını ardından, felsefenin bakışını incelemeliyiz.

Bilime göre varlık

 

Bilimler hep varlığın belirli bir parçası ile uğraşırlar.  Örneği astronomi gök cisimleriyle, fizik madde ile, biyoloji canlı ile uğraşır. İnsan bilimleri, insanın ruhsal varlık alanını, toplumu, tarih, dili, sanatı inceler. Burada sözü edilenlerin her biri vardır, ve her biri, kendine özgü bir varlık özü taşır.Ama bilimler tek tek var olanların dışında varlık nedir sorusunu sormazlar. Onlar nesnelerini bir veri kabul edip bunun üzerine bilgi ortaya koymaya çalışırlar. Peki, bilimlerin varlığı bu ele alışlarını dışında, var olanı farklı bir biçimde ele almaya,  “Varlığın yapısı nedir” sorusuna ne gerek var?  Ya da bir varlık felsefesine ne gerek var. Bu yanıtı felsefeden isteyeceğiz.

Felsefenin yanıtı

 

Aristoteles Varlıkla ilgili olan ilk felsefeyi şöyle tanımlar; Var olanı var olan olarak ele alan bilim dalı. Şu ya da bu biçimde var olan her şey  vardır. Bu satırların okurlarını her biri bir var olandır; onların çalışma masaları, öfkeleri, sevinçleri, birer varolandır. Yarın sinemaya gitmelerinin olanaklılığı da bir var olandır.Farklı bir biçimde de olsa bu olanak “var-dır”. Buna karşılık “varlık” soyut bir kavramdır; var olandan, var olanlardan bir soyutlamadır. Tıpkı kırmızılığın kırmızı şeylerden, uzunluğun uzun şeylerden soyutlanması gibi. Aristoteles böyle souyt bir sözcüğün yerine, açıklık ve yalınlık sağlamak için somut bir sözcüğü “var olan” sözcüğünü kullanmıştır.

 

Varlık ve var olan tanımlanamaz. Çünkü tanımlamak için karşılaştırmak gerekir. Ancak Var olan en son şeydir. Karşılaştırılabileceği bir şey de yoktur.

“VAR OLANLARIN” SINFLANDIRILMASI

Alman düşünürü Nikolai HARTMANN Var olanları sahip oldukları özelliklere göre sınıflandırır.

 

                                                   Var olma şartı

  1. Tarihi varlık bölümü.
  2. Psişik varlık bölümü
  3. Organik varlık bölümü
  4. Maddi varlık bölümü

                                                    Bağımsızlık

 

“ Reel dünyanın yapısında yalnız üst tabaka alt tabakaya bağlıdır. Fakat bu bağımlılık üst tabakaların özel yapısını açıklamaz.  Alt tabaka daha güçlü olanın bağımsızlığıdır. Üst tabaka ise daha yüksek olanın bağımsızlığıdır.  İnsanın başlıca özelliği onun bütün varlık tabakalarında yer alması, bütün kanunlara ve determinasyonlara katılmasıdır. Tarihi varlık tabakasın yaşayan tek varlık da insandır. Bu ise değerler, özgürlükler,  insana dair olanaklar ve bunların gerçekleşme koşullarının alanıdır.”

 

Bilgilerimiz hep var olanlar hakkında olduğuna göre, bir var olan hakkında bilgi açıklayabilmek için var olanın yapısını bilmemiz gerekir.

 

Bu soruya iki ayrı yanıt verilmiştir. Varlık vardır diyen realistler ile varlık yoktur diyen nihilistler.

  1. Nihilizmin varlık soruna temel yaklaşımı nedir?

Varlığın olmadığını savunur.  Önde gelen temsilcileri Protogoras, Hippias, ve Gorgias’ dır. Varlığın olmadığını bilgiden hareketle değerlendirirler.  Gorgias’a göre “Hiçbir şey yoktur, olsa da bilemezdik, bilsek de aktaramazdık.” Sofistler varlık sorununu dil ve duyum sorununa indirgerler. Dil gerçeği ne kadar yansıtabilir. İnsanlar arasında bir iletişim vardır ancak bu görelidir.

Varlığı Oluş Olarak Kabul Edenler:

Herakleitos: Ona göre temel olan şey, değişmenin, oluşun, akışın kendisi olan ateştir. Hiçbir şey kendisi ile özdeş kalmaz. Her şey değişir, gelip geçer.Farklı varlıklar birbiri ardınca çıkar ve kaybolur. Yaşamdan ölüm, ölümden yaşam doğar. Her şey hareket içinde kendi zıddına dönüşür ve yok olur. Değişim ve hareket temel varlığın kendisidir. “Her şey akar, aynı ırmağa iki kez giremezsin. Her girişinde üzerine yeni yeni sular akar.

Ancak bu değişim gelişi güzel değildir.  Logos’ a göredir. Evrensel akıl.

Whitehead: Ona göre de her şey olmaktadır ve bu, tanrının isteğine göre olmaktadır.  Evren, Mekanik ve soyut değil, dinamik ve sürekli değişimdir.

Varlığı idea olarak kabul edenler:

Platon: Bildiğiniz gibi Platon Varlığı ikiye ayırır. İdealar ve duyularla algılananlar. İdealar asıl gerçek ve duyularla algılananların ilk örneğidir. Görülenler alanındaki tüm varlıklar, İdeaların bir kopyasıdır. İdealar, öncesiz ve sonrasız, kendi kendisi ile aynı kalan, hiçbir değişikliğe uğramayan, en yetkin varlıklardır. Fenomenleri var eden İdealardır.

Aristoteles: Aristoteles’e göre de varlık ideadır(form). Ancak o Platon’dan farklı olarak, iki varlık alanın birleştirmeye çalışır. İdealar, bu dünyada var olan nesnelerin özüdür. İdea, tek tek nesnelerin varlık nedenidir. Onlarla iç içedir. Bu nedenle Varlığın doğru bilgisini elde etmek için, Tek tek nesnelere bakmak gerekir. Aristoteles’in varlık kavramı, gerçek olarak var olana dayanır.

         Aristoteles’ e göre bu dünyadaki her şey, biçim(form) kazanmış maddedir. Aristoteles’e göre oluş, maddenin içindeki özden dolayı, bir form olarak gerçeklik kazanmasıdır. Oluşu sağlayan 4 neden vardır. Maddi, form, hareket ettirici ve ereksel neden. Mermerden yapılmış bir heykeli düşünürsek, Bu heykelin maddesi mermerdir, Biçim ise sanatçının tasarladığıdır. Ama sanatçının tasarladığı biçim, mermerde zaten olanak olarak vardır. Sanatçı bunu ortaya çıkarır. Sanatçı hareket ettirici nedendir. Heykelin yapılış nedeni ise ereksel nedendir.

Farabi:İslam felsefesinin ve dünyanın önde gelen filozofu, bilim adamı. Farabi, varlık ve oluş hakkındaki görüşlerini oluştururken hem Aristoteles ’den hem de  İslam dininden etkilenmiştir. İlk, özü bakımından varlığı zorunlu olamayan, buna olanaklı varlık der. İkincisi ,özü bakımından varlığı zorunlu olandır ki buna zorunlu varlık der. Olanaklı varlık hep bir nedene dayanır. Bütün olanaklı varlıklar ilk nedene götürülebilir. Bu geriye götürülen nedenler zinciri  zorunlu varlıkta, Tanrıda son bulur. Tanrı ilk akıl, ilk varlıktır. Var olmak için bir nedene ihtiyaç duymaz. Kendi kendinin nedenidir. Öteki varlıklar, yani çokluk ondan çıkar. Tanrı saf akıl, mutlak iyiliktir. Tanrıya en yakın varlık akıl, en uzak varlık ise maddedir. Tanrı, öncesiz bilgiye sahiptir. Bilgisi en büyük gücüdür. Tanrı ’ da ki bu akıl ve bilgi, tüm varlıkların yaradılış nedenidir. İnsan için en büyük erdem bilgidir.  Evrendeki varlıkları bilen ve bundan yaşam için anlam çıkaran kişi Tanrı ’ya ulaşmanın yolunu bulmuş demektir.

Hegel: Hegel’ e göre varlık mutlak tin ve onun özgürlük hareketidir. Bu ise kendini açarak olur. Tez, Antitez ve sentez aşamaları anlatılır. 

Varlığı Madde Olarak Kabul Edenler:

Varlığı madde olarak kabul eden felsefeye Materyalist felsefe denir.  Her türlü gerçekliğin özünü madde oluşturur. Mekanik materyalistler ve diyalektik materyalistler olmak üzere iki türü vardır.

Demokritos: Ona göre her şeyin temelinde atom vardır. Atomlar nitelik bakımından ayını, nicelik yani büyüklük, biçim, ağırlık bakımından farklıdır. Sonsuz sayıda atom vardır. Ve yer kaplarlar. Bölünemezler. Katı, ağı ve büyük atomlar, toprak gibi ağır varlıkları, ince, küçük, hafif atomlarda ruh, düşünce sevgi gibi varlıkları oluşturur.  Doğada bir ereksellik yoktur. Hareket zorunludur. Onların doğasında vardır. Atomlar boşlukta, uzayda yer kaplarlar. Evrende rastlantı yok, zorunluluk vardır.

Demokritos, evrenin bir düzene girmesinin kendiliğinden olamayacağını,  bu düzeni sağlaması gereken bir gücün olması gerektiğini, öne süren filozoflara karşı çıkar. Düzen, kendiliğinden oluşur. Örneğin, Harman yaparken, buğdayı samandan ayırmak istersem havaya savururum. Bu nedenle ağır oldukları için buğday taneleri bir tarafa, hafif olduğu için saman bir tarafa ayrılır.. Bu tamamı ile mekanik bir olaydır ve evrende de  bu yasa geçerlidir.

La Mattrie , Fransız Materyalizminin kurucusudur.  Maddenin iki temel özelliği vardır. Hareket ve duyumsama.  

Hobbes İngiliz materyalizminin önemli savunucusudur. Evrende sadece madde vardır. Madde mekanik yasalara göre diğer varlıkları meydana getirir.

Karl Marx: Alman filozofudur. Evren sürekli değişim içindeki maddeden başka bir şey değildir.                                                                                                

Ancak değişim evrimsel değil, sıçramalar halindedir.Madde insan zihnin den bağımsız olarak var olandır. Maddenin hareketi diyalektiktir. (Nicelik, nitelik,Karşıtların birliği ve ayrılığı.) Varlıksal farklılıklar, nitelikseldir. Tarih, insanın doğayla verdiği mücadelenin öyküsüdür. İnsan tarihin öznesidir. Diyalektiğin beş ilkesi vardır. Bütünsellik, değişme, nicelik-nitelik, çelişki ve aşma ilkeleri.

Varlığı Hem Madde Hem Düşünce olarak Kabul Edenler:

Descartes:Varlığı iki anlamada da ele alanlara ikicilik (düalist) denir. Ona göre insan iki temel özden oluşur, Ruh(bilinç) ve madde(beden). Maddenin en önemli özelliği uzamı(yer kaplama) olmasıdır. Ruhun temel niteliği ise düşünmektir. Ruh yer kaplamaz, maddesi yoktur, bilendir.

Varlığı Fenomen Olarak Kabul Edenler:

Husserl:Ona göre varlık fenomendir. İnsan bilincini belirlediğidir. Varlık bize nasıl görünüyorsa öyledir.Görünenin arkasında bir şey aramak boşunadır.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PLATON’NUN VARLIK, BİLGİ VE DEĞER ANLAYIŞI

15.-17. YY. FELSEFESİ