ANTİK ÇAĞ’DA TOPLUM ve İNSAN FELSFESİ - SOFİSTLER

 

ANTİK ÇAĞ’DA TOPLUM ve İNSAN FELSFESİ

 

 

MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesinde doğa filozoflarından sonra insanın merkeze alındığı felsefi düşünceler tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmaların bir tarafı Sofistler diğer tarafı ise Sokrates’tir. Sofistler; para karşılığı ders veren, bir konuda uzmanlaşmış bilgili kişilerdir. Bu kişiler özellikle konuşma sanatında (hitabet) ve siyasette eğitim vermişlerdir. Dolayısıyla ikna kabiliyeti yüksek olan Sofistler, bilgide kesinliğin olmadığını bu yüzden kesin bilgi arayışının da doğru olmadığını savunmuşlardır. Sokrates ise böyle bir bilginin var olduğunu ve ahlaki bilgilerin de bu türden bilgiler olduğunu savunmuştur.

Sofistler ve Sokrates hakkındaki bilgiler daha çok Sokrates’in öğrencisi olan Platon’un yazmış olduğu diyalog türü eserlere dayanır. (11. Sınıf Felsefe Ders Kitabı, sayfa 23)

 Sofistler:

 Gorgias, “Hiçbir şey yoktur, olsa da bilemeyiz, bilsek de aktaramayız.” Bu sözü ile algilarımızın göreceli, duyularımızın değişken olması nedeniyle, bilgiye ulaşamayacağımızı savlar, Gorgias. O zamanının anlayışına göre bilgilerimiz kesin, değişmez, mutlak niteliklerini taşıması gerekiyordu. Görgüyasa göre ise bu türden bilgilerimizin olmaması, bilgide görececiliği varlık konusunda ise nihilizmi savunmasına sebep olmuştur.

 Düşünür Protagoras’a göre (İ.Ö. 485-411) .

 İyiyi kötüden kesinlikle ayıramayız. Çünkü, her kişinin ölçüsü kendine göredir. Ölçü, kişilere göre değişir. Genel bir ahlak yoktur. İyiyi kötüden kesinlikle ayırabilmek için genel bir ahlak anlayışı bulunması gerekir. Oysa ne genel iyi, ne de genel kötü bulunmaktadır. İyinin ya da kötünün sayısı, yaşayan kişilerin sayısı kadardır.  Ahlak ve eylemler alanında herkesin birleştiği bir temel yoktur. Şu halde ahlak genel, güvenilir bir ölçü aramak boşunadır.  Bilgilerimiz duygularımızdan gelir. Duyular, kişilere göre değişir. "İnsan her şeyin, varolan şeylerin varolduklarının ve varolmayan şeylerin varolmadıklarının, ölçüsüdür" Protogoras bu sözüyle felsefe ve bilim alanında görecelilik fikrini ortay koymuş ve bu günümüze kadar tartışıla gelmiştir.

 Protagoras (Yunanca: Πρωταγόρας; MÖ 481 - MÖ 420), Sofistlerin en önemli ve kurucu filozoflarındandır. Leukippos'un öğrencisi olarak yetişmiştir. Atina'da uzun süre yaşamış ve etkinliklerde bulunmuş, dinsizlikle suçlandığından dolayı kaçmak zorunda kalmış ve kaçarken boğulmuştur.

Sofist düşüncenin genel bir eğilimi olarak Protagoras doğa felsefesine ilgi göstermez, aksine ona karşı önermelerini geliştirir. Objektif anlamda geçerli bir bilginin olmadığı, yani genel geçer bir doğrunun olamayacağı önermesi sofist felsefenin genel düşüncesidir ve Protagoras bunu, Heraklitos'un Her şey değişir, sözünden hareketle kanıtlar. Bundan Protagoras, eğer her şey değişiiyorsa hiçbir şey kesin anlamda belirli bir şey olamaz sonucunu çıkarır. Dolayısıyla belirli bir bilginin herkes için aynı anlamda bir kesinlik taşıması ve doğru olması söz konusu olamaz.

Bilgilerimiz, nesnelerin değişimlerine ve o andaki duyumlarımıza bağlı olarak meydana gelir. Bu nedenle Protagoras bunları doxa'lar (sanılar) olarak adlandırmaktadır. Her sanı, belirli duyumlarla onu ortaya koyan kişi için doğrudur. Bunun anlamı bilginin görelileştirilmesi ve merkeze insan ögesinin konulmasıdır. Nitekim Protagoras'un ünlü sözü;

"İnsan her şeyin, varolan şeylerin varolduklarının ve varolmayan şeylerin varolmadıklarının, ölçüsüdür" şeklindedir.

Protagoras, insan aklını sorguya çekmiş, bir yandan soyut spekülasyonun önüne geçerken, bir yandan da insan aklının kendi üzerine düşünme gücünü gözler önüne sermiştir. Pratik bir bilgeliğe sahip bir kişi olarak da, insana boş, sonuçsuz araştırmalardan, kendisine dönme çağrısı yapmış ve insanı dünyasının merkezine yerleştirmiştir. Felsefe tarihi içinde insan felsefesi olarak adlandırılan eğilimin öncüsü bu anlamda Protagoras'tır. Bilgi, doğruluk ve değeri tümüyle göreli kılan, şeylerin insanlara göründüğü gibi olduğunu savunan Protagoras, Tanrı konusunda agnostik bir tavır almıştır.

 “Sofistler, bilgi görüşlerinde olduğu gibi ahlak görüşlerinde de göreceliği temele alırlar. İyi ve kötünün insanın kendinde anlam kazandığını ileri sürerler. Onlara göre herkesin uymak zorunda olduğu ahlaki

bir yasa, insanın bu göreceli algısından dolayı mümkün değildir.” (11. Sınıf Felsefe Ders Kitabı, sayfa 23)

 Protagoras’ın bu düşüncesine, Sokrates (İ.Ö. 468-400) karşı çıkıyor. Protagoras’ın hem çağdaşı, hem arkadaşıdır. Elinde, Delf tapınağındaki yazılardan aldığı bir bayrak tutmaktadır: Kendini bil. Çok konuşmuş; hiç yazmamıştır. Platon’un, Ksenofan’ın, Aristoteles’in yapıtları olmasaydı belki de onu

tanımayacaktık. Matematiği boş, yararsız bulurdu. Doğa bilimlerine sırt çevirmişti. Cinlere, perilere inanırdı. Tek inandığı bilgi, töre bilgisiydi. Bu bilgiye de, devleti sağlam temeller üstüne oturtmak gerektiğini düşünerek varmıştı. Oysa, devletin tanrılarına inanmamakla suçlandırıldı, devlet eliyle öldürüldü.

Sokrates, sofistlerin okulundan yetişmişti ama, sofist değildi.

 ÖDEV:

 Protogoras “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözü ile bir bilginin doğru olup olmamasının da ölçünsün insan duyularının, algısının ve tercihlerinin sonucu olduğunu ifade etmiştir.

Hayatımıza dair meslek ve diğer seçimlerimizde “insan her şeyin ölçüsüdür” sözünü nasıl ele alırsınız? Kendinizce değerlendiriniz ve bir paragrafta ifade ediniz. Yanıtınızı  5 Kasım tarihine kadar felsefeogretmenigulhan@gmail.com adresine gönderiniz.

 


 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PLATON’NUN VARLIK, BİLGİ VE DEĞER ANLAYIŞI

15.-17. YY. FELSEFESİ

VARLIK FELSEFESİ: